10 Mart 2014 Pazartesi

İki Tip

Bu aslında yakın zamanda aklıma düşen bir konu değil. Geçen sene fazlasıyla aklıma takılan bir şey. İki tip. İki tip erkek var. Ve hangisini yanında istediğin çok önemli. İstediğinden emin olduğun.

Cinsiyeti iki tipe ayırmak belki çok dar bir bakış açısı gibi gelebilir. Benim açımdan böyle sadece. Yani ben ikiye ayırabilirim. Ama sorarsanız nasıl birini yanında istersin, henüz ben de emin değilim.
Ve bu bir sorun.

Bunu "vay kıza bak, kalkmış "erkekler böyle" diye yazı yazıyor, hiç hoş değil" gibi abuk şeyler düşündürme ihtimaline rağmen yazmak istedim. Belki yüksek lisans yaparken bu yazıya dönüp bakmak işime yarayacak çünkü. Hem cinsiyetlerle ilgili şeyler genelde ilgimi çeker. Ve bazen kafamda dönüp duran şeyleri yazıya dökmek de hoşuma gider. İki cümle arka arkaya kafiye olur. "Üç tanesi üçler" diye devam etsem dördü göreceğiz.
Neyse.

İki tip erkek vardır. Biri karizmatik. Önce ondan başlayalım.
Şimdi bu karizmatik erkek kesin çok iyi bir yerde okuyordur. Ya Türkiye'nin Ivy League mensubu, büyük üçlüsünden birine mensuptur, ya da Tıp ya da hukuk okuyordur. Kalıp durmadan tabi. Çünkü hele bir de özelde tıp ya da hukuk okuyorsa ve durmadan okulu uzatıyorsa onu karizmatik sınıfına sokamayız. Okulu bitirecek kadar mentıl kepesitisi olmayanlardan bahsetmiyorum burada.
Bu karizmatik erkekler sizi genelde etkilemekle meşguldürler. Çoğunlukla giyimlerine fazla dikkat ederler. Hatta bazen sizi bile baştan aşağıya süzerler sanki üstünüzdekilerden bir stil önerisi çıkarımında bulunacak gibi.
Bunlar genelde biraz "flörtöz" olur. Bu laf da çok "ecnebi" havasında ama tam olarak böyle. "Boncuk dağıtma"yı çok severler. Yani evet zekidirler, hatta genelde ailelerine de bağlıdırlar. Ama sizle ciddi bir şey düşünme yoluna girmemeyi tercih eder ve sadece kimi ne kadar etkiledikleriye meşgul olur, arkadaşlarıyla bunun muhabbetini yapar gülerler mesela.
İçine girdikleri ortamda dikkat çektiklerini anladıkları anda radarları açıp "kim beni fark etti" diye düşünerek bir taramaya başlarlar. Sizi yakaladıklarında bir şekilde o dikkati üzerlerinde tutmanın yolunu ararlar. Kalabalık ortamlarda bile.
Oyunları severler böyle. Genelde fazla zekidirler. İyi espri yaparlar. Gülerseniz tekrar edebilirler. Gülmezseniz güldürene kadar denerler.
Hala gülmüyorsanız mı? O kısmını bilemem. Öyle bir kız henüz görmedim.
İşte bu adamlarla ilgili hayal kurmak bile genelde saçmadır. Kız milleti olarak sadece etkilendiğimizle ve bu tipleri bile değiştirebileceğimize inandığımızla kalırız. Ama olmaz. Onların hayata ve ilişkilere, birilerinin duygularının sorumluluğunu almaya dair düşüncelerini sıfırlatacak birileri olacaktır illa, biz de o mucizevi insan olacağımıza inanırız. Ama genelde olmayız. Sonunda sadece üzüldüğümüzle kalırız. Çünkü o zaten hiçbir şeyi önemsememek, hatta fark etmemekle meşguldür. Genelde yakışıklı da olduğundan böyle şeyleri düşünmek yerine gider saçlarını kabartır, bir Jon Kortajarena değildir belki ama yine de kendi çapında dikkat çeker zaten. Evet, Kortajarena'ya takılmış olabilirim. Ama şimdi Allah için...
Neyse.

İkinci tip. Huzur veren adam.
Bu adamların en tipik ve ilk dikkat çeken yönü yakışıklı olmamalarıdır. Hatta çoğunlukla sokakta görseniz tekrar dönüp bakmanızı gerektirmeyecek kadar sıradandırlar. Belki de bu sebepten olsa gerek, iyi bir fizikle gelen hiçbir "özgüven", ya da direkt, kibir kavramıyla ilişkilendiremezsiniz onları. Adamlarda dert, tasa yoktur. Belki üstlerine başlarına dikkat ederler, ama yukarıdaki tip kadar takıntılı değildirler. Bazen aynı gömleği 4 gün üstüste giyerler. Bazen sokağa parmak arası terlikle çıkarlar. Bu kadar abartma cesaretini nereden bulurlar bilmem ama nasıl göründükleri onları çok da ilgilendirmez yani. Bu yüzden genelde sizin nasıl göründüğünüz de karizmatik erkek tipindekiler kadar bağlamaz onları.
Bu adamlar da zeki olabilir. Zeka sadece karizmatik olana özgü değil tabi. Bunlar da çok iyi okul ve bölümlerde okuyabilir. Hatta bazen karizmatik olan erkeklerden çok daha başarılı olurlar. Bazen değil, çoğunlukla diyelim hatta.
Bu adamlar fazla düşünceli olur. İşte burada ayrılırlar karizmatik hemcinslerinden. Fazla nazik, nasıl davranmak ve konuşmak gerektiğini daha iyi bilen tipler olurlar. Bir şey söylediğinizde unutmazlar. Kardeşinizin de onlarla aynı okulda okuduğunu söyleyin mesela, aylar sonra tekrar karşılaşsanız "kardeşinin okul durumu nasıl gidiyor?" diye sorarlar. Aynı okulda olduklarını hatırladıklarını söylerler. Hatta "isterse şu hazırlık notlarımı vereyim, iyi çalışmıştım zamanında" bile derler.
Bunlar sizi güldürmek için çok kasmazlar. Zaten karizmanın tehlikesi, bu tipin verdiği huzurla kıyaslanmaz ve bu tip ne söylese gülmeye dünden hazırsınızdır. Çünkü karşıda tuhaf ve hesapçı bir adam olmadığını bilirsiniz.
Kendinizi yanlarında iyi hissedersiniz. Ama tam da birinci sınıfta başımdan geçen o olay gibi, şunu düşünmeden edemezsiniz...

Birinci sınıfta çok çok güzel bir sınıf arkadaşım vardı. Zamanla alışsam da o güzelliğe, ilk günlerde beni bile heyecanlandırdığını, onunla tanışmak ve muhabbet kurmak istediğimi hatırlıyorum. Güzellik tuhaf şey yani, sadece erkekleri etkilemiyor, itiraf edeyim milyonlarca diğer hemcinsim adına. Bu arkadaşımla zamanla muhabbetimiz ilerledi. Kendisi 1.sınıfın ikinci dönemi civarı bir gün gelip bana bir konuda akıl danıştı.
Okulumuzda onun peşinden çok koşmuş, ve bu karizmatik değil de, huzur veren tipe giren bir çocukla arasında bir şey olmak üzereydi. "Şimdi karar vermem gerek, ya ciddi bir yola gireceğiz ya da ondan daha iyisini bulurum, daha sadece 1.sınıftayım diye düşünüp başlamadan bitireceğim, sence ne yapmalıyım?" demişti.
Benim verdiğim cevabı merak edenleriniz çok olmayacak muhtemelen, o yüzden oraya giremeyeceğim. Ama işte bu huzur veren erkeklerden genelde tam anlamıyla emin olamayız. Çünkü illa daha iyisi, illa yakışıklısı, ne bileyim işte daha zeki, daha şu, daha bu birilerini bulabileceğimizi düşünürüz. İlla erkeklerde yok yani bu dış görünüş takıntısı. Biz kızlar genelde kişiliğe görüntüden daha çok baksak da konu biraz ciddileşince "acaba"larla dolabilir aklımız.

Şöyle can sıkıcı bir durum vardır ki karizmatik erkekler genelde 30 yaşından önce evlenmez. O da herhalde artık küflenmeye başlayacaklarını düşündüklerinden o yaşa kadar sadece gezip eğlendikleriyle, etkiledikleri insan sayısını hesaplamalarıyla kalır giderler. Huzur veren adamlar ise kendileri gibi huzur verecek, iyi anlaşacak birini bulduklarında ellerinden de geliyorsa ciddi bir yola girmeyi tercih ederler. Adamların zaten oyun oynayacak hali yoktur. Kafalarında öyle şeyler dolanmaz.
Yine de kadın milleti illa ki biraz burnu sürtülsün ister herhalde. Biraz acı çekmeden, biraz imkansızı imkana dönüştürme hayalleri kurmadan, biraz yıpranmadan ikinciyi istemezsin. Bazen öyle olur ki ikincide bile karizma, huzurun önüne geçer. Hatta üçe gitsen orada da. Hata yapmaya doymazsın. Gerçi ne demişler, tekrarlanan hata, hata değil, bir seçimdir. İşte öyle.

Bunları niye yazdığımı unuttum, o kadar uzun tuttum ki. Bazen kozmetikten bahsetmekten sıkılıyorum sanırım, bu yüzden de uğramış olabilirim aylar sonra buraya.
Ama anlaşılan o ki, kafamda kimi nereye oturtacağımı bilmediğim, neyi istemek gerektiğinden emin olmadığım bir dönemdeyim. Bir de hani yazılan kişi ve zaman geldiğinde tereddütlerim olmadan göçüp gidecek miyim ana evimden, onu düşünüyorum bazen. Bazen çok insan tanıyınca böyle kıyaslamalara gidiyorum. Hangisini istemeli insan? Hala emin değilim.
Ama görüyorum. Karizma çok bir şey kazandırmıyor. O adamların hayal kurdurdukları kızların sayıları arttıkça onların da +30dan sonraki evlilikleri çok da hayırlı ve istikrarlı olmuyor gibi görünüyor.
Yani belki de özetle, durun beyler. Allah'ın verdiği şey sizi bu kadar değiştirmesin. Görünüşünüz bazen size bir sınav olabilir. Bunu yazana kadar kafamda bile yankılanmamış böyle bir görüş, ama aynen öyle. Herşeyin hesabını vereceğiz ya, belki bu da büyük bir şey olacak. Yaratılırken bahşolunan şeylerle ne yaptın? Kibire kapıldın mı yoksa tevazunu kaybetmeden sürdürebildin mi hayatını, bunun hesabını vereceksin.
Biz kızlar genelde salağız. Evet bunu böyle açık söyleyebilirim. Bazen hataları seçimlere dönüştürmekte ve seçimlerimizde tekrara gitmekte ustayız mesela. Ama sen dur, kendi elinle yapmadığınla başkasına o kadar zarar verme.
Bana da daha fazla yazdırma. Bırak karizmanı kenara. Tarkan'ın dediği gibi, vereceksen huzur ver sen de. Hemcinslerinle ayrımcılığa gitmemize neden olma.

O kadar.