20 Aralık 2011 Salı

Filmi Sinemada mı, Evde mi İzlemeli?

   Geçen cuma yaklaşık bir ay sonra tekrar sinemaya gittim. Sevdiğim bir arkadaşımla Moneyball'u izleyecektik.
   Moneyball başrollerinde Brad Pitt ve Jonah Hill'in olduğu, biyografik bir spor filmi. Dar bütçeli Oakland A beyzbol takımını aldığı yenilgiler üzerine tekrar şampiyon yapmak için Yale-İktisat mezunu bir analiz uzmanını asistanı olarak alan Billy Beane'in, kimsenin edinemeyeceğine inandığı kadar büyük başarılar edinmesi için takımı yıkıp yeniden kuruşunu ve kariyerinin bu başarı üstüne gidişini anlatıyor. 


   Film, bizim görmek için sinemaya gittiğimiz günün sabahında açıklanan Altın Küre ödüllerinde "Yılın En İyi Filmi" dalında adaylar arasındaydı. Brad Pitt'in oyunculuğunu zaten severim, çok fazla filmini izlemişliğim olmasa da, filmin konusu ve imdb puanı da ilgimi çekince cuma günü Cevahir Cinebonus'a öğrenci halimle 13 lira ödeyecek oluşumu çok da sorun etmeden gittim.

   O zaman, bu yazıyı neden yazıyorum?

   Bilmiyorum kaçıncı oldu bu, ama yine yine ve yine fark ettim ki filmi sinemada izlemeyi sevmiyorum. Sadece bazı filmlere ve oyunculara haksızlık etmiş olmayayım, onlar bunu hak ediyorlar diye internetten bir şekilde edinip izlemek yerine Türkiye'de vizyona girmesini bekliyorum görmek istediğim filmleri, sonra da gidip parasını verip izliyorum. Ama bu eylemi sevmiyorum. Hiçbir yönüyle.

   Öncelikle sinemaya gitmek için en az 10 liranız olması gerekiyor. İyi bir yerde izlemek istiyorsanız tabi filmi. Bir de büyük ihtimalle tek başınıza gitmemiş oluyorsunuz, oturup yemek de yiyorsunuz. En iyi ihtimalle 15-20 liraya geliyor film. Bunun için hazırlanıp evden çık, otobüse bin gideceğin yere var, en az 1 saat. Benimki genelde 2 saat sürüyor ama merkeze yakın olanlar için 1 saat diyelim. Sonra, sinemalara giden insanların yüzde yüzünün amacı filmi görmek değil, sinema atmosferinde, dışarda sevgilileriyle bir ev bulamadıkları için 2 saatliğine karanlık bir yer kiralamak. Hele bir de biletinizi filmi görmek için, sadece filmi izlemek için gittiğinizde bir çiftin yanına aldığınızı görmek kadar can sıkıcı bir şey olamaz. Sırf bu yüzden bilet alırken koltuk seçiminde ikişer ikişer bilet alınmış yerlerden uzak seçimler yapmaya çalışıyorum. Ama filmin en iyi izlendiği en arkadaki 3 sıranın filmin ne olduğuyla bile ilgilenmeyen "çift"ler tarafından doldurulması cidden sinir bozuyor!
   Ayrıca koltuklar istediği kadar rahat olsun, öyle mi otursam buraya mı kaysam şöyle mi daha iyi olur demekten pozisyon ayarlayana kadar film bitiyor. Sonra ne filmin etkileyiciliği kaldı, ne anlamı. Olan parana, zamanına, yorgunluğuna oluyor sadece.
   Mesela şimdiye kadar en az 40 kere sinemaya gitmişimdir. Ama bu sadece bir kere başıma geldi. Salona 2 kız daha girene kadar dünyada benden mutlusu yoktu. Ama zaten onlar da benim gibi sadece filmi görme amaçlı geldikleri için mutlu mesut girdim, mutlu mesut ayrıldım sinemadan.


   Her an ve durumda fotoğraf çeken biri olmadığımdan bu anı fotoğraflamış olmam bile ne kadar mutlu olduğumun o anki göstergesi olsa gerek.


   Oysa evde izlemek gibisi var mı?...

   Bir kere evde izleyecekseniz, istediğiniz gibi, ister pijamanızla, ister eşofman pantolonunuzla oturup, masanın üstüne ya da yatağınıza bilgisayarı koyup, istediğiniz ses düzeyinde, istediğiniz kadar durdurup, başlatarak, istediğiniz sahneyi atlayıp, istediklerinizi tekrarlayarak izleyebiliyorsunuz. Klasikleri de izleyebiliyorsunuz, en son filmleri de. Gece 2'de de izleyebiliyorsunuz, sabah 8'de de. Yatarak da, oturarak da. Para verseniz de izliyorsunuz, vermeseniz de. Pizza ısmarlasanız da izliyorsunuz, ısmarlamasanız da. Mısırınızı da patlatabilirsiniz, perdeleri sonuna kadar açıp ışıklı ortamda da izlersiniz, akşam karanlık olur, ışıkları açmadan da izlersiniz. Sadece vizyondakileri görmek zorunda da olmazsınız. Ve tabi ki en güzeli, evde, tanımadığınız kimsenin olmadığı bir ortamda, istediğiniz kalitede, sizden başka kimsenin ses çıkaramayacağı şekilde izlersiniz bir filmi. Kimsenin film ortasında telefonuyla oynaması üzerine salona bir noktadan fener tutulmuş hissine kapılmazsınız. Bir kadının yanındaki adamın henüz çıkmış sakalıyla oynaması üzerine dibinizden gelen "haşıırrt huşuuurrtt" seslerine katlanmak zorunda kalmazsınız. En arkayı kaptım, ekranın dibine girdim derdiniz de olmaz. Yani tek kelimeyle "mükemmel" bir olaydır evde film izlemek.

   Geçen cumaki tecrübem uzun bir süre için son olacak. Bundan sonra bir filmi sinemada görmek için en fazla 6 lira vereceğim, ve eğer hafta içi + günün ilk seansına gidemiyorsam kalkıp da bir filmi sinemada izlemeyeceğim. Çünkü sinemada film izlenir, gürültü yapılmaz, telefonla oynanmaz, sevgiliyle kırıştırılmaz! Evet efendim, kitap okumak ve ders çalışmaktan başka amacı olanın kütüphaneye girmemesi gerektiği gibi, sinemaya da filmi izlemek için gitmiyorsanız gitmeyin.
   İşte o kadar!

Hiç yorum yok: