30 Aralık 2011 Cuma

Güle Güle 2011, Bende Hep Ayrı Bir Yerin Olacak!

Bu yazıyı ne kadar erteledim bilmiyorum, ama sonunda başlıyorum yazmaya.

2011'e ne ara girdiğimizi hatırlamıyorum ama bu yıl için çok büyük planlarım vardı. Bazılarından sonra caymam gerekti, caydıklarım sonradan daha iyi şeylere dönüştü, hiç beklemediğim harika şeyler oldu, ve genel olarak baktığımda bu yıl beni üzen hiçbir şey göremiyorum.

Yıla başlarken çok bir düşüncem yoktu. 2011'den itibaren Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi olma hayalim için lise son sınıftayken çalışmadığım kadar YGS'ye çalışmaktaydım. Hatta hatırlıyorum bir keresinde çalışmam gereken konu sayısına ve kalan zamanıma bakıp "yetişemeyeceğim" diye ağlamaya başlamıştım. Şimdi bakınca komik geliyor ama YGS sabahı sınava gireceğim okula giderken yolda da gerginlikten bir posta ağladığımı hatırlıyorum.

Bu yılın başlarında bir gün en yakın arkadaşımla konuşurken "Şu hayatta konserine gitmeyi en çok istediğim grup Maroon 5 ve OneRepublic. Acaba Maroon 5 Türkiye'ye gelecek mi?" demiş, hemen Google'a başvurmuştum. Ve tam 2 gün önceki haberde Maroon 5'ın 15 Nisan'da konseri olduğunu görünce 2-3 saat aptallıktan kendime gelemedim. Yani belki ben gidemeyecektim ama onlar gelecekti Türkiye'ye. Bunu 2007'den beri hayal ediyordum.
Hemen ertesi gün satışa sunulan biletlerden biri benim oldu. Ama ikinci bileti alacak parayı son ana kadar bulamadım. Son an bilet fiyatları da 98 liraya çıkınca artık imkansız oldu konsere gidişim. Çok gerilmiştim çünkü tam 3 ay bu durumun nasıl sonlanacağını bekledim. Ve konserden 2 hafta önce, Maroon 5'ın menajeri Twitter'da Maroon 5 resmi hesabından Türkiye konserine 2 kişiye bilet vereceklerini açıkladı. "Amaan, yüzlerce kişi içinden beni neden seçsinler ki?" dedim ama bilet hediye haberini yaymak için retweet etmeden önce mention lı tweet atarak "lütfen bana da bir bilet verin, bir tane aldım ama ikincisi için param yok, ve alamazsam konsere gidemeyeceğim" dedim. Sonra da hem dolaylı hem de doğrudan retweet yaptım konser bileti haberini.
Sabah kalktığımda takipçi sayım 1 artmıştı. Ve Maroon 5 resmi hesabı beni takip etmeye başlamıştı. Tabi o an ekrana aptal aptal bakarken "yok artık!" demekten kendimi alamamıştım. Bunu en sevgili kuzenime haber verdiğimde onlara DM atmam gerektiğini söyledi, belki de bileti ben kazanmışımdır diye. Ben de attım. Ama günlerce cevap alamadım. Ve konserden hemen önceki gün geldi çattı.

Biletim elimde kalmıştı. O saatten sonra satacak birini bulamazdım. Derken Facebook'ta konser etkinliğinin duvarına yazdığım "parasızlığın gözü kör olsun!" yazısının altına birileri yorum yaptı ve o da bilet aradığını, gidişinin hala kesinleşmediğini söyledi. Kısıtlı profiline baktığımda gördüğüm Twitter hesabından ona elimdeki tek bileti isterse satabileceğimi çünkü Maroon 5'ın beni takip ettiğini ama bir şey olmadığını söylediğimde bana Facebook'tan mesaj atması üzerine konuşmaya başladık.
Bunun üstüne Twitter'da mesajlarıma tekrar baktığımda önceki akşam menajerin bana cevap attığını, ve 1 değil, tam 2 tane bilet kazandığımı söylediğini gördüm. Face'den iletişim kurduğum kişiyle hemen o an anlaştım, ertesi sabah biletimi ona devrettim. Ve 2.kişi olarak da sevgili kuzenimi bana eşlik etmesi üzere konsere davet ettim.

Kapıda Coca-Cola gişesinde bilet sorduğumda ismimi bulamadılar, özel davetliler kabinine yönlendirildik ve ismim oradaydı. Ben 98 liralık "Ayakta" kategorisindeki biletlerden beklerken işte elime verilenler şunlar oldu.


Tabi o an delirmiş gibi olduğumu hayal edebilirsiniz. 
Bu biletlerin fiyatı normalde 260 liraydı. Ben o zamanlarda bunun yarısının parasını bile veremezdim, bir tanesini geçtim. Yıllardır beklediğim grubun konserine gidişim için direkt menajerlerinden böyle harika bir şekilde bilet kazanmam zaten anlatılacak gibi değildi. Ve insanların hayatlarında bir günü nasıl "hayatımın en güzel günüydü" diye adlandırdıklarını o günü yaşayınca anladım.

Konser harikaydı, grubu benim kadar sevmeyen kuzenim bile bunu söyledi, konser bittikten yarım saat sonra dönerken menajer yine Twitter'dan mesaj attı.

"How was the show?"

Tabi ikimiz de "yok artık yaa ohaa" dedik bunu görünce. Hayalim mucizeler zinciri içinde ve hiç beklemediğim yönleriyle tamamlanmıştı. Bileğimde konser bilekliği de hepsinin gerçek olduğuna kanıttı.

Ve o akşamın mutluluğunu en iyi bu kare anlatıyor. Konser bittikten sonra sahne önünde durmaya devam ederken kuzenim çekmişti bu fotoğrafı. Onun gibi biri hayatımda olduğu için çok şanslıyım. Bunu iyi günde de, kötüsünde de hatırlıyorum.


Bu iki resmi önceden görmüş olanlarınız olabilir. Ama menajerle aramda geçen konuşmayı sadece bileti devrettiğim arkadaşıma göstermiştim. Merak edenler için Twitter mesaj kutumda hala duran konuşma aynen şöyleydi. Hayal gibi geliyor ama tamamen gerçek! :)

Ve bu da hiç zoom yapmama gerek kalmadan, tam önüme geçtiğinde çektiğim Adam Levine'in fotoğrafı. Telefonuma o an hayatının en iyi fotoğrafını çekmek için gösterdiği bu performans nedeniyle teşekkür ediyorum.



Bir hayali böyle gerçekleştirmek harikaydı, umarım bunun benzeri şeyler daha görürüm hayatımda :)

Bu büyük ve mucizevi olaydan sonra bu yıl birçok güzel şey daha oldu. Hayatımda ilk kez çalıştım, maaş aldım. Anneme yük olmadan masraflarımı karşılamamın nasıl bir şey olduğunu öğrendim. Temmuzdan beri ondan hiç harçlık almadım. Ve benim adıma SSK ödemem başlatıldı bu sebeple.
YGS sonucum Boğaziçi'ne girmeme yetecek kadar iyiydi. Ama sonra bakınca şu an kendi okulumun bana verdiği maddi rahatlığı orda bulamayacağımı fark ettim ve bu yüzden 3 ay sonraki LYS'ye tek soru bile çözmeden girdim. YGS'ye girmem boşa gitmiş olmasın diye. Sonucum da çok umrumda değildi. Ama kendi alanımda Türkiye 721.si oldum. Buna hem sevindim hem üzüldüm. Biraz çalışsam Boğaziçi'ni kazanabileceğimi görmek biraz rahatsız etti beni. Ama okuldan kaydımı alıp tekrar kaydolarak derece bursumu almama vesile olacak bir sıralama olduğundan çok rahatladım çünkü okul zamanında da anneme yük olmayacağım garantilenmiş oldu.

Bu yıl abim ilk dönemi bitirdikten sonra 6 yıl sonra ilk kez bizimle uzun süre yaşamak üzere eve geldi. 3 kardeş hep beraber sınava tekrar hazırlandık. Şubattan eylüle kadar abim de bizleydi. Ben abisiyle arası çok iyi olan kardeşlerdenim. Abim benim için çok başka. Bazen bazı şeylerde tartıştığımız ya da bazı şeyleri konuşamadığımız oluyor ama onu kendimi bildim bileli çok seviyorum. Bu yüzden böyle birkaç ay geçirmek çok güzel oldu ama sonunda gittiğinde de çok ağladım. Ama artık çok mutlu. Yıllarca hiç sevmediği ve çok zorlandığı bir bölümden sonra şimdi Bilkent'te burslu olarak sevdiği bir şeyi okuyor. Ve bugün konuştuğumuzda bu dönemki ortalamasının en kötü ihtimalle 3.70 olacağını söyledi. Onun adına çok mutluyum.

Bu yıl hayatımda önceden yapamadığım kadar kendime değer vermeye de başladım. Artık insanları, kötü düşüncelerini ve niyetlerini gördüğüm anda hayatımdan çıkarabiliyorum. Belki bazen yanılmaya devam ettiğim oluyor ama şu an beni üzen kimse hayatımda kalıcı bir yere sahip değil. Mutluyum çünkü çok sevdiğim insanların hep yanımda olduklarının farkındayım. Mutluyum çünkü bu ayın başında sınıfta yakın bir arkadaşımın vesilesiyle bir yerde öğretmenlik yapmaya başladım haftasonları. Mutluyum çünkü ikinci iş tecrübemi edinmek için bir yerde, birikim de yapmama yardımcı olacak şekilde çalışıyorum. Çok sevdiğim arkadaşlarım, hayatım için bir sürü hayalim var. Dün aldığım büyük bir kararım, gerçekleştirmek için kendime hedef olarak belirlediğim bir sürem var.

Tekrar kitap okumaya başladım mesela. Bu da harika bir şey. Sinemayla çok ilgileniyorum. İzlemeyi ve anlatmayı seviyorum. 2012'de başka bir bloga daha başlamayı hedefliyorum. Belki sonuna doğru olacak yılın ama inşallah olacak. Çok daha güzel şeyler olacak hayatta. Umutluyum.

Mutluluğu yıllara bölmek mantıklı değil belki ama, 2011 çok güzel bir sene oldu benim için. Umarım sizler için de öyle olmuştur. Olmadıysa bile, 2012 çok güzel olacaktır.

Bu arada, unutmadan, geçen hafta da meşhur blog "Yeliz'in Dünyası"nın yaptığı yarışma sonucunda 4 Ocak'ta İstinye Park'ta yapılacak olan "The Girl With The Dragon Tattoo" öngösterimi için 5 kişi arasına girerek çift kişilik davetiye kazandım. Bu da şaka gibi oldu ama yılı böyle bir haberle kapatacak olmak gerçekten harika :)



Bu mutlu şarkıyla bitireyim yazımı. Benim gibi iyi bir 2011 geçirmiş olanlar için
"Such a lovely year, and I'm glad you feel the same" :)



Hiç yorum yok: