6 Mart 2013 Çarşamba

Cesaret İçin Yanlış Zamanlama

Yıllardır en rahatsız olduğum şeylerden biri, aynı zemine ayak bastığım kişilerden herhangi birinin ya da faha fazlasının ayağını yere vurup durmasıyla zemindeki tıkırtının bana kadar ulaşmasıdır.
Çok mu uzun oldu? Şöyle diyelim.

Aynı platformda 5 kişi oturuyorsunuz. Oturuyorsunuz, herkesin ayağı yere basıyor. Sonra birden birileri alışkanlıktan, eğlendirdiğinden ya da can sıkıntısından ayağını düzenli olarak yere vurmaya başlıyor. Ve siz aynı zemine sabit bir şekilde koyduğunuz ayağınızla yerden gelen o baskı dalgasından -o da ne demekse, ama siz anladınız- etkileniyorsunuz. Bir iki üç dört beş, durmuyor da durmuyor.

Hadi tamam, o durmuyor, saçma bir şey yaptığı da kesin, çünkü gerekli değil yani, o ayağı yere vurup durmasa da yaşar, ama siz de rahatsız olduğunu söyleyemeyen, onun yerine karşı tarafın insanları rahatsız ettiğini düşünüp, durabileceğini sanan bir saftiriksiniz.
Yani bu durumda saftiriğim desem daha doğru olabilir.

Tanıdığım insanlara karşı çok açık sözlüyümdür, hatta rahatsız edebilecek derecede. "AAA YAPMASANA ARTIK ŞUNU!" diyebilirim, ama tanımadığım insanın sadece durmasını beklerim. Sanki benim hiç de çaktırmadığım rahatsızlığımı çözüp durabilirmiş gibi.

İşte efendim, bu akşam Bakırköy'den dönmek için binmişken 79B'ye, daha otobüs de ilk duraktan yolcu alırken, yanıma genç bir bayancağız oturdu. Kendisi "bayancağız" çünkü benim abuk tepkimle karşı karşıya kalan "insancağız" aynı zamanda.

Olay şöyle gelişti.

Genç bayancağız yanıma oturduktan kısa bir süre sonra sağ ayağını kaldırıp indirerek hafif bir tempoda yere vurmaya başladı. Çok yüksek sesle müzik dinliyordum ve bir iki gündür One Direction'ın albümünü dinliyorum diye (hiç de ergen şeyleri dinlediğimi söylemekten gocunmam) bu bayancağız da kulaklığımdan gelen sese ayak uyduruyor diye düşündüm. Tam anlamıyla ayak uyduruyor çünkü zaten sese ayağını uyduruyor olmalıydı.

Hani çok zekiyim ya, belki durur diye müziği dışardan duyulamayacak şekilde kıstım. Kendisi de bir şey dinlemiyordu. Döndüm ayağına bir yan bakış attım. Biraz yavaşlar gibi oldu ama durmadı. Bakmaya devam ettim ve hiçbir şey değişmedi. Sonunda kafamı kaldırıp "ŞU AYAĞINIZI SALLAMASANIZ OLUR MU ACABA?" dedim. 

Zincirleri kırdım, tabuları yıktım, korkularımı aştım, enginlere sığmadım, taştım, ama YANLIŞ ALARM!

Bayancağız demez mi "benim sağlık problemim var, ayak alıştırmaları yapmam gerekiyor rahat yürüyebilmem için"?
Yine vicdan azabı duyan Bengisu'yu sahneye aldık bu laf üstüne.

Be hey Bengisu, şu saçma hareketi gerekli gereksiz yerlerde ve zamanlarda yapan, yılları devirdiğin arkadaşlarına bile bazen "YA BİR DURUR MUSUN ARTIK?" diyeme de, genç ve sağlık sorunu olan bir bayancağıza ne karışırsın? Nedir senin amacın yani ne istiyorsun, ne oynuyorsun insancağızların sağlığıyla?

Genç bayancağız devam etti.
"Ben de dedim otobüs kalabalıklaşırsa biri yanlış anlamasın diye dururum ama yanına oturacağım kişinin böyle bir şeyden şikayet edeceğini hiç düşünmemiştim".
Allahtan gayet eğlenceli ve güleryüzlü bir insancağız çıktı bu kişi de ikimiz de bu duruma bayağı güldük.
"Ben de normalde rahatsız olunca tanımadığım insanlara bir şey demem ama bugün artık cesaretimi toplayayım demiştim" dedim, "bana denk geldi yani" dedi o da.
İkimiz de hala gülüyoruz fazlasıyla. Durum komikten çok, trajikomik.
Sen kalk yıllarca insanlara rahatsız edici hareketleri için şikayetçi olma, ilk kez olmaya kalktığında da en olmayacak insana laf et.
"Şu an vicdan azabı duydum yalnız, sağlık problemi olabileceğini hiç düşünmedim. Siz devam edin, vurun vurun ayağınızı, sorun değil.
Ehem, peki siz nerde iniyordunuz?" dedim bir de. Mesaj gayet bariz.
"Vıdı vıdı'da", ben de "hadi ya, ben sizden sonra iniyorum" deyince daha bir güldük duruma.
"Yok yok devam etmem şart değil, dururum" dedi bayan. Ben de "yok, cidden sorun değil" dedim.
Sonra da önümde duran Biscolata paketini göstererek "bisküvi alır mısınız?" dedim. Durum daha da komik oldu. "Şimdi bu teselli etmek için mi?" dedi haklı olarak. "Yok aslında onun için değil, yanınızda oturup gözünüzün önünde tek başıma yemem hoş olmaz" dedim, teşekkür etti ve almadı. Ben de yanımda Bonibon da olduğunu söyledim ve "ben bir Bonibon'a kanmam" dedi. Cidden dedi bunu yani. Okuyanlar gülsün diye söylemiyorum.

Ama ben kandırmak istememiştim ki. Ayağını yere vurmasa bile öyle iki laf ettiğim birine bir Biscolata ya da Bonibon verebilirdim yanımda da oturmuşken.

Hayat bir garip arkadaşcağızlar. Şimdi siz de bu eki kaptınız çünkü siz de benim bu hırçınlık olarak adlandırılabilecek hareketimi öğrenmiş oldunuz. Bir de zevkinden değil de sağlığı için bir şey yapan birine karışmış biriyim sonuçta. İstediğiniz kadar kızın. Ya da siz de ben ve o genç bayancağız kadar gülün. Çünkü biz gerçekten çok güldük aslında.

Komik değil de, trajikomik olan bu duruma.

Bir nevi şunlar kadar hatta.


1 yorum:

Mor Menekşe dedi ki...

Valla bende böyle tıkırtılardan nefret ederim.
Evet itiraf ediyorum takıntılı bir insanım hatta abuk, sabuk anormalliklerim vardır.
Mesela saatin tak tak etmesinden uyuyamayan biriyimdir.
Kadın birazcık alınganlık yapmış ben olsam bisküviden yerdim.:)